Atatürk'ün Son 100 Günü

Stok Kodu:
9786055638405
Boyut:
13,5x1,6
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2010-01
Kapak Türü:
Mehmet Emre Çelik
Kağıt Türü:
2.Hamur
12,96
9786055638405
395665
Atatürk'ün Son 100 Günü
Atatürk'ün Son 100 Günü
12.96
Atatürk daha önce de bazı rahatsızlıklar geçirmiştir. Ancak onu esas sarsan, sonunda onu ölüme kadar götürecek olan bir karaciğer rahatsızlığı olan sirozdur. Ama sirozun başlangıcını doktorlar 1936 yılına kadar götürürler. Çünkü halsizlik ve yorgunluk Atatürkte o yıllarda görülmeye başlar. Hastalığın gerçek belirtileri 1937de ortaya çıkar. Gittikçe sıklaşan burun ka¬namalarını, vücutta kaşıntılar izler. Ne var ki, bu kaşıntılar deği¬şik nedenlere bağlanır, hatta 1937 sonbaharında karıncaların bastığı Çankaya Köşkünde yoğun bir karınca savaşı bile yapılır. Doktorlar, Atatürkteki belirtileri görmelerine rağmen doğru teşhis koyamazlar ve hastalığın ilerlemesine neden olurlar.11 Kasım 1923te Çan¬kayada öğle yemeğinden sonra göğsünde ve sol kolunda ağrı his¬seden Gaziyi ve eşi Latife Hanımı orada tesadüfen bulunan Dr. Refik Saydam tedavi etmiş ve Atatürkün krizi atlatmasını sağla¬mıştı.Cumhurbaşkanı iki gün sonra, 13 Kasım 1923te bir kriz daha geçirince, Prof. Dr. Neşet Ömer, Ankaraya çağrılmış ve Atatürk ile Latife Hanımı tedavi etmiştir. İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Neşet Ömer (İrdelp) rahatsızlığın çok çalışmaktan, yorgunluktan kaynaklandığını, alkolü, tütünü, kahveyi azaltması, dinlenmesi ge¬rektiğini, bu dinlenmenin Akdeniz sahillerinde yerine getirilmesinin iyi olacağını ifade etmişti.28 Mart 1938de, Ankaraya gelen Dr. Fissenger, Atatürkü muayene eden ve karın kısmında az miktarda da olsa su toplandığını belirtti. Dr. Asım Aral ve Neşet Ömer beylere durumu açıkladı ve hastanın istirahat etmesini önerdi. Dr. Asım ifadesine göre Türk doktorları, Atatürkten çekindikleri için her şeyi olduğu gibi Atatürke söyleyemiyorlardı.30 Mart 1938de, Atatürkün sıhhatinin endişe verici olmadığı ve bir buçuk ay istirahat edeceği açıklandı. 8 Haziran 1938de, Prof. Dr. Fissenger tekrar Türkiyeye gelip, İstanbulda Savarona Yatında Atatürkü muayene etti ve 10 Haziran 1938de gerekli direktifleri verdikten sonra ayrıldı.Atatürk bu rahatsızlığı arasında Hatay sorunu ile çok ilgilenir. Hatta 19 Mayıs 1938de hasta hasta Mer¬sine, İskenderuna gider. Adanada güneş altında Türk ordusu¬nun geçit törenini izler. Atatürk, Mersin dönüşü Ankaraya uğrar. Ankarada fazla kalmaz, 27 Mayıs günü İstanbula gider.16 Temmuzda Profesör Dr. Fissenger üçüncü kez İstanbula gelerek, gene Savaronada Atatürkü muayene etti ve ateşi 36,5e düşürdü. 31 Temmuzda Viyanadan Prof. Dr. Eppinger ve 1 Ağus¬tosta Prof. Dr. Bergmanın Dolmabahçede Atatürkü muayene et¬mişlerdir. 5 Ağustosta, Atatürke bir konsültasyon yapıldı ve profe¬sörler, 6 Ağustosta İstanbuldan ayrıldılar. 6 Eylülde Dr. Fissenger dördüncü kez İstanbula geldi ve Operatör Dr. Mim Kemal Öke, Atatürke cerrahi bir müdahalede bulundu.Dr. Reşat Belgerin ifade ettiği üzere, Atatürkün hafızasında bir zayıflama olmamıştır. Oysa bunun tersini ortaya atanlar vardı. Ancak, durumu iyi değildi ve Fissenger de durumu iyi görmüyordu. Eylül sonlarına doğru Atatürkte kımıldayacak hâl kalmamıştı. Hâl-sizliğinden sigarayı parmaklarının arasında tutamıyordu. Atatürk, ilk kez ağır komaya, 16 Ekim l938de girdi.
Atatürk daha önce de bazı rahatsızlıklar geçirmiştir. Ancak onu esas sarsan, sonunda onu ölüme kadar götürecek olan bir karaciğer rahatsızlığı olan sirozdur. Ama sirozun başlangıcını doktorlar 1936 yılına kadar götürürler. Çünkü halsizlik ve yorgunluk Atatürkte o yıllarda görülmeye başlar. Hastalığın gerçek belirtileri 1937de ortaya çıkar. Gittikçe sıklaşan burun ka¬namalarını, vücutta kaşıntılar izler. Ne var ki, bu kaşıntılar deği¬şik nedenlere bağlanır, hatta 1937 sonbaharında karıncaların bastığı Çankaya Köşkünde yoğun bir karınca savaşı bile yapılır. Doktorlar, Atatürkteki belirtileri görmelerine rağmen doğru teşhis koyamazlar ve hastalığın ilerlemesine neden olurlar.11 Kasım 1923te Çan¬kayada öğle yemeğinden sonra göğsünde ve sol kolunda ağrı his¬seden Gaziyi ve eşi Latife Hanımı orada tesadüfen bulunan Dr. Refik Saydam tedavi etmiş ve Atatürkün krizi atlatmasını sağla¬mıştı.Cumhurbaşkanı iki gün sonra, 13 Kasım 1923te bir kriz daha geçirince, Prof. Dr. Neşet Ömer, Ankaraya çağrılmış ve Atatürk ile Latife Hanımı tedavi etmiştir. İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Neşet Ömer (İrdelp) rahatsızlığın çok çalışmaktan, yorgunluktan kaynaklandığını, alkolü, tütünü, kahveyi azaltması, dinlenmesi ge¬rektiğini, bu dinlenmenin Akdeniz sahillerinde yerine getirilmesinin iyi olacağını ifade etmişti.28 Mart 1938de, Ankaraya gelen Dr. Fissenger, Atatürkü muayene eden ve karın kısmında az miktarda da olsa su toplandığını belirtti. Dr. Asım Aral ve Neşet Ömer beylere durumu açıkladı ve hastanın istirahat etmesini önerdi. Dr. Asım ifadesine göre Türk doktorları, Atatürkten çekindikleri için her şeyi olduğu gibi Atatürke söyleyemiyorlardı.30 Mart 1938de, Atatürkün sıhhatinin endişe verici olmadığı ve bir buçuk ay istirahat edeceği açıklandı. 8 Haziran 1938de, Prof. Dr. Fissenger tekrar Türkiyeye gelip, İstanbulda Savarona Yatında Atatürkü muayene etti ve 10 Haziran 1938de gerekli direktifleri verdikten sonra ayrıldı.Atatürk bu rahatsızlığı arasında Hatay sorunu ile çok ilgilenir. Hatta 19 Mayıs 1938de hasta hasta Mer¬sine, İskenderuna gider. Adanada güneş altında Türk ordusu¬nun geçit törenini izler. Atatürk, Mersin dönüşü Ankaraya uğrar. Ankarada fazla kalmaz, 27 Mayıs günü İstanbula gider.16 Temmuzda Profesör Dr. Fissenger üçüncü kez İstanbula gelerek, gene Savaronada Atatürkü muayene etti ve ateşi 36,5e düşürdü. 31 Temmuzda Viyanadan Prof. Dr. Eppinger ve 1 Ağus¬tosta Prof. Dr. Bergmanın Dolmabahçede Atatürkü muayene et¬mişlerdir. 5 Ağustosta, Atatürke bir konsültasyon yapıldı ve profe¬sörler, 6 Ağustosta İstanbuldan ayrıldılar. 6 Eylülde Dr. Fissenger dördüncü kez İstanbula geldi ve Operatör Dr. Mim Kemal Öke, Atatürke cerrahi bir müdahalede bulundu.Dr. Reşat Belgerin ifade ettiği üzere, Atatürkün hafızasında bir zayıflama olmamıştır. Oysa bunun tersini ortaya atanlar vardı. Ancak, durumu iyi değildi ve Fissenger de durumu iyi görmüyordu. Eylül sonlarına doğru Atatürkte kımıldayacak hâl kalmamıştı. Hâl-sizliğinden sigarayı parmaklarının arasında tutamıyordu. Atatürk, ilk kez ağır komaya, 16 Ekim l938de girdi.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat