8690101004445
390295
https://www.munzevikitabevi.com/atlas-silkindi-ciltli-brd
Atlas Silkindi (Ciltli) (Brd)
60.19
Karşımda iki arkadaş grubu var. Bir derenin kıyısında oturuyorlar. Şu anda birbirlerine düşmanlar. Ellerindeki taşlan öfke ve nefretle sıkarak karşılıklı konuşuyorlar. Ben iki grubun tam ortasında oturuyorum. Havadaki gerilimin fotoğrafını çekiyorum. Derenin sesine biraz uzaktaki fabrikanın grev davulu karışıyor. İki grup da sendikanın yönetimini ele geçirmek istiyor. Konuşmalardaki sessiz gerilim solcu bir sokak tiyatrosundan gelen tiradla kesiliyor. Tiyatrocunun sözlerine iki grup da hak verip, kaldıkları yerden düşmanlığa devam ediyor. Bir polis helikopteri fabrikanın üstünden dereye doğru daireler çizerek üzerimizde dolaşıyor. Ben sendikanın gazetesini çıkarıyorum, grevin fotoğraflarını çekiyorum.Eski arkadaşlar şimdi birbirlerine nefretle bakıyor. 5-6 kişilik gruplarıyla ellerinin içine aldıkları taşları birazdan çıkacak kavga için hazırlıyorlar. Arada bir ceketlerini açıp silahlarını gösteriyorlar. Konuşma devam ediyor ve birbirlerine aynı şeyi söylüyorlar: "BURDAN GİDİN, BU FABRİKA BİZİM." Bir halk ozanı lafı alıp "bu fabrika bizim" diye kötü bir mikrofona bağırıyor. İşçiler bu türküye katılıyorlar. Bir jandarma aracı gelip duruyor. Komutan etrafa bakıp,"BU FABRİKA ESAS BİZİM" diyor. Bir emekçi ressam "Benim İşçilerim" adlı sergisini açıyor. İşçiler resimlerle ilgilenmiyorlar ama sokak tiyatrosunun oyuncuları resimleri çok beğeniyorlar. Havadaki gerilim devam ediyor. Maliye Bakaniığı'ndar bir grup bu fabrikadan daha fazla vergi almak için minibüsten iniyor. Onlar da bu fabrikanın kendilerine ait olduğunu düşünüyor. Aynı anda derenin kenarında kavga çıkıyor. Eski arkadaşlar FABRİKA BİZİM diye kavga ediyor, birbirlerini dövüyorlar. Kanları derenin suyuna karışıyor.4 gün sonra fotoğraf makinemin kapağını grev çadırında bulma umuduyla fabrikaya gidiyorum. Fabrikanın sahibi olduğunu iddia eden grevciler, sendikacılar, maliyeciler, jandarmalar, tiyatrocular, ressamlar, türkücüler, polisler, solcu üniversiteliler, gazeteciler... Hiçbiri ortada yoktu. Derenin sesinden başka hiçbir ses duyulmuyordu. Rüzgârın sesi yerdeki gazete parçalarının üzerinden geçip derenin sesine karışıyordu. Dört gün önceki grevin davul zurnasından, polisin helikopterinden, maliyenin minibüsünden, sokak tiyatrocularının haykırışlarından, işçilerin heyecanlı sloganlarından, sendika için kavga eden arkadaşlarımın çığlıklarından geriye kocaman, ağır ve derin bir sessizlik kalmıştı. Kafamı kaldırıp sessizliğin nedenini anlamaya çalışıyorum. Bana herkesin nereye gittiğini, bütün bu insanların nasıl yok olduğunu, bu ölüm sessizliğinin nedenini söyleyecek birini arıyorum; kimseyi göremiyorum. Fabirkanın kapısında asılı duran küçük bir levhadan başka. Yorgun, sessiz bir küçük levha, bir küçük yazı, bir küçük kelime. Hayatımın bütün sorularının cevabı. FABRİKANIN ESAS SAHİBİ GİRİŞTEKİ BÜYÜK KAPIYA TEK BİR SÜZ YAZIP ÇEKİP GİTMİŞTİ... KAPALI.Atlas Silkindi bütün yaratıcıların "KAPALI" levhasını asıp gittikleri günü anlatıyor. Bütün yapan edenlerin, kendisi için çalışıp farkında olmadan "biz"lere hizmet eden bütün "benlerin çekip gittikleri gün "biz'lerin, yani şikayet edenlerin şikayet edecek kimseyi bulamadığı o korkunç günü gösteriyor."Biz'lerin "ben"i nasıl sömürdüğünü resmediyor. Kitabı okurkervereceksiniz: Yapan edenlerden misiniz, yoksa şikayet edenlerden mi? Eğer şikayet edenlerdenseniz bu kitabı okumayın, utanırsınız!Çift Barkod010070187=>Atlas Silkindi-CiltsizHatalı Barkod=>9789756381106
Karşımda iki arkadaş grubu var. Bir derenin kıyısında oturuyorlar. Şu anda birbirlerine düşmanlar. Ellerindeki taşlan öfke ve nefretle sıkarak karşılıklı konuşuyorlar. Ben iki grubun tam ortasında oturuyorum. Havadaki gerilimin fotoğrafını çekiyorum. Derenin sesine biraz uzaktaki fabrikanın grev davulu karışıyor. İki grup da sendikanın yönetimini ele geçirmek istiyor. Konuşmalardaki sessiz gerilim solcu bir sokak tiyatrosundan gelen tiradla kesiliyor. Tiyatrocunun sözlerine iki grup da hak verip, kaldıkları yerden düşmanlığa devam ediyor. Bir polis helikopteri fabrikanın üstünden dereye doğru daireler çizerek üzerimizde dolaşıyor. Ben sendikanın gazetesini çıkarıyorum, grevin fotoğraflarını çekiyorum.Eski arkadaşlar şimdi birbirlerine nefretle bakıyor. 5-6 kişilik gruplarıyla ellerinin içine aldıkları taşları birazdan çıkacak kavga için hazırlıyorlar. Arada bir ceketlerini açıp silahlarını gösteriyorlar. Konuşma devam ediyor ve birbirlerine aynı şeyi söylüyorlar: "BURDAN GİDİN, BU FABRİKA BİZİM." Bir halk ozanı lafı alıp "bu fabrika bizim" diye kötü bir mikrofona bağırıyor. İşçiler bu türküye katılıyorlar. Bir jandarma aracı gelip duruyor. Komutan etrafa bakıp,"BU FABRİKA ESAS BİZİM" diyor. Bir emekçi ressam "Benim İşçilerim" adlı sergisini açıyor. İşçiler resimlerle ilgilenmiyorlar ama sokak tiyatrosunun oyuncuları resimleri çok beğeniyorlar. Havadaki gerilim devam ediyor. Maliye Bakaniığı'ndar bir grup bu fabrikadan daha fazla vergi almak için minibüsten iniyor. Onlar da bu fabrikanın kendilerine ait olduğunu düşünüyor. Aynı anda derenin kenarında kavga çıkıyor. Eski arkadaşlar FABRİKA BİZİM diye kavga ediyor, birbirlerini dövüyorlar. Kanları derenin suyuna karışıyor.4 gün sonra fotoğraf makinemin kapağını grev çadırında bulma umuduyla fabrikaya gidiyorum. Fabrikanın sahibi olduğunu iddia eden grevciler, sendikacılar, maliyeciler, jandarmalar, tiyatrocular, ressamlar, türkücüler, polisler, solcu üniversiteliler, gazeteciler... Hiçbiri ortada yoktu. Derenin sesinden başka hiçbir ses duyulmuyordu. Rüzgârın sesi yerdeki gazete parçalarının üzerinden geçip derenin sesine karışıyordu. Dört gün önceki grevin davul zurnasından, polisin helikopterinden, maliyenin minibüsünden, sokak tiyatrocularının haykırışlarından, işçilerin heyecanlı sloganlarından, sendika için kavga eden arkadaşlarımın çığlıklarından geriye kocaman, ağır ve derin bir sessizlik kalmıştı. Kafamı kaldırıp sessizliğin nedenini anlamaya çalışıyorum. Bana herkesin nereye gittiğini, bütün bu insanların nasıl yok olduğunu, bu ölüm sessizliğinin nedenini söyleyecek birini arıyorum; kimseyi göremiyorum. Fabirkanın kapısında asılı duran küçük bir levhadan başka. Yorgun, sessiz bir küçük levha, bir küçük yazı, bir küçük kelime. Hayatımın bütün sorularının cevabı. FABRİKANIN ESAS SAHİBİ GİRİŞTEKİ BÜYÜK KAPIYA TEK BİR SÜZ YAZIP ÇEKİP GİTMİŞTİ... KAPALI.Atlas Silkindi bütün yaratıcıların "KAPALI" levhasını asıp gittikleri günü anlatıyor. Bütün yapan edenlerin, kendisi için çalışıp farkında olmadan "biz"lere hizmet eden bütün "benlerin çekip gittikleri gün "biz'lerin, yani şikayet edenlerin şikayet edecek kimseyi bulamadığı o korkunç günü gösteriyor."Biz'lerin "ben"i nasıl sömürdüğünü resmediyor. Kitabı okurkervereceksiniz: Yapan edenlerden misiniz, yoksa şikayet edenlerden mi? Eğer şikayet edenlerdenseniz bu kitabı okumayın, utanırsınız!Çift Barkod010070187=>Atlas Silkindi-CiltsizHatalı Barkod=>9789756381106
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.