9786054822256
483901
https://www.munzevikitabevi.com/gundelik-hayata-direnmek
Gündelik Hayata Direnmek
30.00
“Ülkemizde tiyatro alanında eğitim veren pek çok kurumun eğitiminde de verdiği dersler ve akademik çalışmalarıyla tartışılmaz bir yeri ve ağırlığı” vardır diyen sanatçı ve tiyatroculardan sonra Karacabey için öğrencileri, üniversiteden ihraç edildiğini öğrenince şöyle dediler: “Süreyya Hoca'nın kurduğu bir cümle bile etmezsiniz”.
•
“Direniş, sadece büyük politik karar anlarının eşlik edicisi değildir, direniş aslında bir formun dışına çıkmak için verilen kocaman bir mücadeledir, evde çocuğunuza bakarken, iş yerinizde işinizi yaparken hatta alışveriş yaparken bile bir formun içinde olduğunuza ayılmadıkça kullandığınız bütün muhalif sözcükler kırık cam parçaları gibi ağzınıza batar ve kanatır dilinizi”.
•
Belâgat ustası Süreyya Karacabey'in altmış sekiz yazısını bir araya getiren bu kitap, gündelik hayata direnişi temsil eden bir kurgu şaheseridir. Yazarın düşünsel izleğindeki tutarlılığın kendiliğinden ve organik halinin kaçınılmaz sonucu olarak yarattığı kurgu, hem Türkiye'de esaslı bir geleneği içeren o kadim hegemonik entelijensiya ile uzlaşmayı reddetmesi hem de dolaysız pratik siyasal tutumun daimi püritenliğinden azade kalmayı tercih etmesi nedeniyle eşsiz bir kültür sosyolojisi ve tarih eleştirisi sunuyor.
Altmış sekiz “küçük” somut olayı değerlendiren birbirinden bağımsız altmış sekiz yazının kurduğu bütünlük, yaşadığımız dünyanın gerçeğine ilişkin daha yüksek bir somutluğu gösteriyor.
Her ürün içerdiği olaya has söylem ve bağlamı aracılığıyla diğer ürünleri aydınlatma, gösterme ve tamamlama işlevini de üstleniyor. Kitabın kurgusu da burada ortaya çıkıyor zaten. Her ürünün argümanı, bağımsız olan diğer ürünlerdeki argümanlarla örtüşerek kendine has bir hakikati inşa ediyor.
Kitap “dışlama mantıkları”nın Türkiye'deki işleyiş biçimlerini anlamamızı ve görmemizi sağlayan bir düzenek sunuyor. Günlük hayatla örülmüş olan ve sadece iktidara özgü olamayan dışlama mantıklarını gösteriyor ve teker teker teşhir ediyor.
“Gündelik Hayata Direnmek” ayrıca büyük anlatıların o teorik diliyle, gündelik hayatın vahametini dışa vuran o sıradan insanın acısının-saf acı dili arasındaki kalın duvarları yıkma işini de üstleniyor. Gündelik hayattaki sıradan acının sıradanlaştırılma, perdelenme süreçlerine itirazı dile getiriyor.
Tabiî bu kitap, “orta”-sınıflara mahkûm oldukları araftan çıkma yollarını da gösteriyor.
•
Evlerinizi kaleleriniz olarak kutsar ve size öğretilmiş akıllarla içine girer, nesnelerden medet umar ve infilak etmiş kalbinizi görmezsiniz. Rahatı sevmenin, küçük düzenleriniz bozulmasın diye verdiğiniz ödünlerin aslında sistemle ittifakın en karanlık bölgeleri olduğunu düşünmezsiniz.
•
“Hayattan el çektirme stratejisi olarak aşkın patolojisi başlıklı çalışmamla … kariyerimi pekiştirdim. Bunları niye anlatıyorum, karşınızda konunun uzmanı var dikkatle dinleyin diye.”.
“Baskı biçimlerine karşı çıkarken sessizce babanıza, kocanıza, karınıza, çocuğunuza gündelik hayatın bütün baskıcı iktidarlarına tapınmayı sürdürürsünüz....”
•
“Direniş, sadece büyük politik karar anlarının eşlik edicisi değildir, direniş aslında bir formun dışına çıkmak için verilen kocaman bir mücadeledir, evde çocuğunuza bakarken, iş yerinizde işinizi yaparken hatta alışveriş yaparken bile bir formun içinde olduğunuza ayılmadıkça kullandığınız bütün muhalif sözcükler kırık cam parçaları gibi ağzınıza batar ve kanatır dilinizi”.
•
Belâgat ustası Süreyya Karacabey'in altmış sekiz yazısını bir araya getiren bu kitap, gündelik hayata direnişi temsil eden bir kurgu şaheseridir. Yazarın düşünsel izleğindeki tutarlılığın kendiliğinden ve organik halinin kaçınılmaz sonucu olarak yarattığı kurgu, hem Türkiye'de esaslı bir geleneği içeren o kadim hegemonik entelijensiya ile uzlaşmayı reddetmesi hem de dolaysız pratik siyasal tutumun daimi püritenliğinden azade kalmayı tercih etmesi nedeniyle eşsiz bir kültür sosyolojisi ve tarih eleştirisi sunuyor.
Altmış sekiz “küçük” somut olayı değerlendiren birbirinden bağımsız altmış sekiz yazının kurduğu bütünlük, yaşadığımız dünyanın gerçeğine ilişkin daha yüksek bir somutluğu gösteriyor.
Her ürün içerdiği olaya has söylem ve bağlamı aracılığıyla diğer ürünleri aydınlatma, gösterme ve tamamlama işlevini de üstleniyor. Kitabın kurgusu da burada ortaya çıkıyor zaten. Her ürünün argümanı, bağımsız olan diğer ürünlerdeki argümanlarla örtüşerek kendine has bir hakikati inşa ediyor.
Kitap “dışlama mantıkları”nın Türkiye'deki işleyiş biçimlerini anlamamızı ve görmemizi sağlayan bir düzenek sunuyor. Günlük hayatla örülmüş olan ve sadece iktidara özgü olamayan dışlama mantıklarını gösteriyor ve teker teker teşhir ediyor.
“Gündelik Hayata Direnmek” ayrıca büyük anlatıların o teorik diliyle, gündelik hayatın vahametini dışa vuran o sıradan insanın acısının-saf acı dili arasındaki kalın duvarları yıkma işini de üstleniyor. Gündelik hayattaki sıradan acının sıradanlaştırılma, perdelenme süreçlerine itirazı dile getiriyor.
Tabiî bu kitap, “orta”-sınıflara mahkûm oldukları araftan çıkma yollarını da gösteriyor.
•
Evlerinizi kaleleriniz olarak kutsar ve size öğretilmiş akıllarla içine girer, nesnelerden medet umar ve infilak etmiş kalbinizi görmezsiniz. Rahatı sevmenin, küçük düzenleriniz bozulmasın diye verdiğiniz ödünlerin aslında sistemle ittifakın en karanlık bölgeleri olduğunu düşünmezsiniz.
•
“Hayattan el çektirme stratejisi olarak aşkın patolojisi başlıklı çalışmamla … kariyerimi pekiştirdim. Bunları niye anlatıyorum, karşınızda konunun uzmanı var dikkatle dinleyin diye.”.
“Baskı biçimlerine karşı çıkarken sessizce babanıza, kocanıza, karınıza, çocuğunuza gündelik hayatın bütün baskıcı iktidarlarına tapınmayı sürdürürsünüz....”
“Ülkemizde tiyatro alanında eğitim veren pek çok kurumun eğitiminde de verdiği dersler ve akademik çalışmalarıyla tartışılmaz bir yeri ve ağırlığı” vardır diyen sanatçı ve tiyatroculardan sonra Karacabey için öğrencileri, üniversiteden ihraç edildiğini öğrenince şöyle dediler: “Süreyya Hoca'nın kurduğu bir cümle bile etmezsiniz”.
•
“Direniş, sadece büyük politik karar anlarının eşlik edicisi değildir, direniş aslında bir formun dışına çıkmak için verilen kocaman bir mücadeledir, evde çocuğunuza bakarken, iş yerinizde işinizi yaparken hatta alışveriş yaparken bile bir formun içinde olduğunuza ayılmadıkça kullandığınız bütün muhalif sözcükler kırık cam parçaları gibi ağzınıza batar ve kanatır dilinizi”.
•
Belâgat ustası Süreyya Karacabey'in altmış sekiz yazısını bir araya getiren bu kitap, gündelik hayata direnişi temsil eden bir kurgu şaheseridir. Yazarın düşünsel izleğindeki tutarlılığın kendiliğinden ve organik halinin kaçınılmaz sonucu olarak yarattığı kurgu, hem Türkiye'de esaslı bir geleneği içeren o kadim hegemonik entelijensiya ile uzlaşmayı reddetmesi hem de dolaysız pratik siyasal tutumun daimi püritenliğinden azade kalmayı tercih etmesi nedeniyle eşsiz bir kültür sosyolojisi ve tarih eleştirisi sunuyor.
Altmış sekiz “küçük” somut olayı değerlendiren birbirinden bağımsız altmış sekiz yazının kurduğu bütünlük, yaşadığımız dünyanın gerçeğine ilişkin daha yüksek bir somutluğu gösteriyor.
Her ürün içerdiği olaya has söylem ve bağlamı aracılığıyla diğer ürünleri aydınlatma, gösterme ve tamamlama işlevini de üstleniyor. Kitabın kurgusu da burada ortaya çıkıyor zaten. Her ürünün argümanı, bağımsız olan diğer ürünlerdeki argümanlarla örtüşerek kendine has bir hakikati inşa ediyor.
Kitap “dışlama mantıkları”nın Türkiye'deki işleyiş biçimlerini anlamamızı ve görmemizi sağlayan bir düzenek sunuyor. Günlük hayatla örülmüş olan ve sadece iktidara özgü olamayan dışlama mantıklarını gösteriyor ve teker teker teşhir ediyor.
“Gündelik Hayata Direnmek” ayrıca büyük anlatıların o teorik diliyle, gündelik hayatın vahametini dışa vuran o sıradan insanın acısının-saf acı dili arasındaki kalın duvarları yıkma işini de üstleniyor. Gündelik hayattaki sıradan acının sıradanlaştırılma, perdelenme süreçlerine itirazı dile getiriyor.
Tabiî bu kitap, “orta”-sınıflara mahkûm oldukları araftan çıkma yollarını da gösteriyor.
•
Evlerinizi kaleleriniz olarak kutsar ve size öğretilmiş akıllarla içine girer, nesnelerden medet umar ve infilak etmiş kalbinizi görmezsiniz. Rahatı sevmenin, küçük düzenleriniz bozulmasın diye verdiğiniz ödünlerin aslında sistemle ittifakın en karanlık bölgeleri olduğunu düşünmezsiniz.
•
“Hayattan el çektirme stratejisi olarak aşkın patolojisi başlıklı çalışmamla … kariyerimi pekiştirdim. Bunları niye anlatıyorum, karşınızda konunun uzmanı var dikkatle dinleyin diye.”.
“Baskı biçimlerine karşı çıkarken sessizce babanıza, kocanıza, karınıza, çocuğunuza gündelik hayatın bütün baskıcı iktidarlarına tapınmayı sürdürürsünüz....”
•
“Direniş, sadece büyük politik karar anlarının eşlik edicisi değildir, direniş aslında bir formun dışına çıkmak için verilen kocaman bir mücadeledir, evde çocuğunuza bakarken, iş yerinizde işinizi yaparken hatta alışveriş yaparken bile bir formun içinde olduğunuza ayılmadıkça kullandığınız bütün muhalif sözcükler kırık cam parçaları gibi ağzınıza batar ve kanatır dilinizi”.
•
Belâgat ustası Süreyya Karacabey'in altmış sekiz yazısını bir araya getiren bu kitap, gündelik hayata direnişi temsil eden bir kurgu şaheseridir. Yazarın düşünsel izleğindeki tutarlılığın kendiliğinden ve organik halinin kaçınılmaz sonucu olarak yarattığı kurgu, hem Türkiye'de esaslı bir geleneği içeren o kadim hegemonik entelijensiya ile uzlaşmayı reddetmesi hem de dolaysız pratik siyasal tutumun daimi püritenliğinden azade kalmayı tercih etmesi nedeniyle eşsiz bir kültür sosyolojisi ve tarih eleştirisi sunuyor.
Altmış sekiz “küçük” somut olayı değerlendiren birbirinden bağımsız altmış sekiz yazının kurduğu bütünlük, yaşadığımız dünyanın gerçeğine ilişkin daha yüksek bir somutluğu gösteriyor.
Her ürün içerdiği olaya has söylem ve bağlamı aracılığıyla diğer ürünleri aydınlatma, gösterme ve tamamlama işlevini de üstleniyor. Kitabın kurgusu da burada ortaya çıkıyor zaten. Her ürünün argümanı, bağımsız olan diğer ürünlerdeki argümanlarla örtüşerek kendine has bir hakikati inşa ediyor.
Kitap “dışlama mantıkları”nın Türkiye'deki işleyiş biçimlerini anlamamızı ve görmemizi sağlayan bir düzenek sunuyor. Günlük hayatla örülmüş olan ve sadece iktidara özgü olamayan dışlama mantıklarını gösteriyor ve teker teker teşhir ediyor.
“Gündelik Hayata Direnmek” ayrıca büyük anlatıların o teorik diliyle, gündelik hayatın vahametini dışa vuran o sıradan insanın acısının-saf acı dili arasındaki kalın duvarları yıkma işini de üstleniyor. Gündelik hayattaki sıradan acının sıradanlaştırılma, perdelenme süreçlerine itirazı dile getiriyor.
Tabiî bu kitap, “orta”-sınıflara mahkûm oldukları araftan çıkma yollarını da gösteriyor.
•
Evlerinizi kaleleriniz olarak kutsar ve size öğretilmiş akıllarla içine girer, nesnelerden medet umar ve infilak etmiş kalbinizi görmezsiniz. Rahatı sevmenin, küçük düzenleriniz bozulmasın diye verdiğiniz ödünlerin aslında sistemle ittifakın en karanlık bölgeleri olduğunu düşünmezsiniz.
•
“Hayattan el çektirme stratejisi olarak aşkın patolojisi başlıklı çalışmamla … kariyerimi pekiştirdim. Bunları niye anlatıyorum, karşınızda konunun uzmanı var dikkatle dinleyin diye.”.
“Baskı biçimlerine karşı çıkarken sessizce babanıza, kocanıza, karınıza, çocuğunuza gündelik hayatın bütün baskıcı iktidarlarına tapınmayı sürdürürsünüz....”
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.