9786050826685
501728
https://www.munzevikitabevi.com/istanbulun-cagrisi
İstanbul'un Çağrısı
186.75
Ben Konstantinapol... Dünyanın göz bebeği…
Ay ışığı sularıma vuruyor... Beni cennete benzetiyor elçiler. “Altından nehirler geçen cennet. Selam sana Konstantiniyye, ey Peygamber müjdesi. Geleceğiz, bekle bizi.”
Ve yürüyor bir hükümdar…
Tuğlar, davullar, kösler, nakkarelerle... Tuğların rüzgârına tutulmuş kızıl, kara, doru, beyaz donlu atlarla... Kanatlı bir kısrak öncülüğünde aşılıyor surlarım...Gece kadar siyah. Topuklarına kadar uzanan yelesi, gök rengi gözleri…
Ve ben düşümde bu düşü anlatıyorum.
Sultan Mehmed'in rüyası. İmparator Konstantin'in ve Bizans'ın son sığınağı. Peygamber sözüyle müjdelenen, İsa'nın ve Meryem'in himayesinde olduğuna inanılan, uğruna candan geçilen şehir. Erguvan renkli tüllerle bezenmiş davetkâr güzel. İstanbul.
Bir önceki romanı Lâ'l ile TYB'den “Yılın Romanı Ödülü”nü alan Ayşe Kara, İstanbul'un Çağrısı'nda yine çok katmanlı bir kurguyla çıkıyor okurların karşısına. Ve ilk defa denenen bir şeyi yaparak tüm zamanların rüya şehrine bu şehir uğruna olanı biteni kendi ağzından anlattırıyor. Sultan Mehmed'in, XI. Konstantin'in, Elif'in, Anna'nın, Babanakkaş'ın, Ak Şeyh'in, Celep Munzur'un, Longo'nun, Burunsuz Gregoryus'un, Nalbantoğlu İhsan'ın, Talihi Yaver Turan'ın ve Çakır'ın İstanbul'unu…
Bir yanda bin yıllık başkentlerini kaybetme ihtimalini ilk kez bu kadar derinden hisseden Bizanslılar, bir yanda Peygamber müjdesine erişebilmek için her şeyi göze almış Türkler...
Ve Osmanlı ordugâhında peş peşe işlenen cinayetler, yürek söken esrarengiz bir katil…
Bir Bizans oyunu mu bu? Yoksa Sultan Mehmed'in hiç beklemediği yerden gelecek bir hesaplaşma mı?
Çağlar açıp çağlar kapatan topların yıkamadığı, aşılamayan surların bir sırrı mı var? Sır nedir?
Kutsal Sandık, Rum ateşi, karadan yürüyen gemiler, suda seken toplar, şehrin altını avuçlarının içi gibi bilen lağımcılar… Bir şehri korumak ya da fethetmek için ne gerekir?
“Ah! Tarihteki muhasaraların en ihtişamlısı.”
Ayşe Kara'dan karakterleri, kurgusu, tarihi atmosferi, incelikle işlenmiş detayları ve kuşatıcı bakışıyla İstanbul'a, Bizans'a ve Osmanlı'ya dair unutulmayacak bir roman; İstanbul'un Çağrısı…
Ay ışığı sularıma vuruyor... Beni cennete benzetiyor elçiler. “Altından nehirler geçen cennet. Selam sana Konstantiniyye, ey Peygamber müjdesi. Geleceğiz, bekle bizi.”
Ve yürüyor bir hükümdar…
Tuğlar, davullar, kösler, nakkarelerle... Tuğların rüzgârına tutulmuş kızıl, kara, doru, beyaz donlu atlarla... Kanatlı bir kısrak öncülüğünde aşılıyor surlarım...Gece kadar siyah. Topuklarına kadar uzanan yelesi, gök rengi gözleri…
Ve ben düşümde bu düşü anlatıyorum.
Sultan Mehmed'in rüyası. İmparator Konstantin'in ve Bizans'ın son sığınağı. Peygamber sözüyle müjdelenen, İsa'nın ve Meryem'in himayesinde olduğuna inanılan, uğruna candan geçilen şehir. Erguvan renkli tüllerle bezenmiş davetkâr güzel. İstanbul.
Bir önceki romanı Lâ'l ile TYB'den “Yılın Romanı Ödülü”nü alan Ayşe Kara, İstanbul'un Çağrısı'nda yine çok katmanlı bir kurguyla çıkıyor okurların karşısına. Ve ilk defa denenen bir şeyi yaparak tüm zamanların rüya şehrine bu şehir uğruna olanı biteni kendi ağzından anlattırıyor. Sultan Mehmed'in, XI. Konstantin'in, Elif'in, Anna'nın, Babanakkaş'ın, Ak Şeyh'in, Celep Munzur'un, Longo'nun, Burunsuz Gregoryus'un, Nalbantoğlu İhsan'ın, Talihi Yaver Turan'ın ve Çakır'ın İstanbul'unu…
Bir yanda bin yıllık başkentlerini kaybetme ihtimalini ilk kez bu kadar derinden hisseden Bizanslılar, bir yanda Peygamber müjdesine erişebilmek için her şeyi göze almış Türkler...
Ve Osmanlı ordugâhında peş peşe işlenen cinayetler, yürek söken esrarengiz bir katil…
Bir Bizans oyunu mu bu? Yoksa Sultan Mehmed'in hiç beklemediği yerden gelecek bir hesaplaşma mı?
Çağlar açıp çağlar kapatan topların yıkamadığı, aşılamayan surların bir sırrı mı var? Sır nedir?
Kutsal Sandık, Rum ateşi, karadan yürüyen gemiler, suda seken toplar, şehrin altını avuçlarının içi gibi bilen lağımcılar… Bir şehri korumak ya da fethetmek için ne gerekir?
“Ah! Tarihteki muhasaraların en ihtişamlısı.”
Ayşe Kara'dan karakterleri, kurgusu, tarihi atmosferi, incelikle işlenmiş detayları ve kuşatıcı bakışıyla İstanbul'a, Bizans'a ve Osmanlı'ya dair unutulmayacak bir roman; İstanbul'un Çağrısı…
Ben Konstantinapol... Dünyanın göz bebeği…
Ay ışığı sularıma vuruyor... Beni cennete benzetiyor elçiler. “Altından nehirler geçen cennet. Selam sana Konstantiniyye, ey Peygamber müjdesi. Geleceğiz, bekle bizi.”
Ve yürüyor bir hükümdar…
Tuğlar, davullar, kösler, nakkarelerle... Tuğların rüzgârına tutulmuş kızıl, kara, doru, beyaz donlu atlarla... Kanatlı bir kısrak öncülüğünde aşılıyor surlarım...Gece kadar siyah. Topuklarına kadar uzanan yelesi, gök rengi gözleri…
Ve ben düşümde bu düşü anlatıyorum.
Sultan Mehmed'in rüyası. İmparator Konstantin'in ve Bizans'ın son sığınağı. Peygamber sözüyle müjdelenen, İsa'nın ve Meryem'in himayesinde olduğuna inanılan, uğruna candan geçilen şehir. Erguvan renkli tüllerle bezenmiş davetkâr güzel. İstanbul.
Bir önceki romanı Lâ'l ile TYB'den “Yılın Romanı Ödülü”nü alan Ayşe Kara, İstanbul'un Çağrısı'nda yine çok katmanlı bir kurguyla çıkıyor okurların karşısına. Ve ilk defa denenen bir şeyi yaparak tüm zamanların rüya şehrine bu şehir uğruna olanı biteni kendi ağzından anlattırıyor. Sultan Mehmed'in, XI. Konstantin'in, Elif'in, Anna'nın, Babanakkaş'ın, Ak Şeyh'in, Celep Munzur'un, Longo'nun, Burunsuz Gregoryus'un, Nalbantoğlu İhsan'ın, Talihi Yaver Turan'ın ve Çakır'ın İstanbul'unu…
Bir yanda bin yıllık başkentlerini kaybetme ihtimalini ilk kez bu kadar derinden hisseden Bizanslılar, bir yanda Peygamber müjdesine erişebilmek için her şeyi göze almış Türkler...
Ve Osmanlı ordugâhında peş peşe işlenen cinayetler, yürek söken esrarengiz bir katil…
Bir Bizans oyunu mu bu? Yoksa Sultan Mehmed'in hiç beklemediği yerden gelecek bir hesaplaşma mı?
Çağlar açıp çağlar kapatan topların yıkamadığı, aşılamayan surların bir sırrı mı var? Sır nedir?
Kutsal Sandık, Rum ateşi, karadan yürüyen gemiler, suda seken toplar, şehrin altını avuçlarının içi gibi bilen lağımcılar… Bir şehri korumak ya da fethetmek için ne gerekir?
“Ah! Tarihteki muhasaraların en ihtişamlısı.”
Ayşe Kara'dan karakterleri, kurgusu, tarihi atmosferi, incelikle işlenmiş detayları ve kuşatıcı bakışıyla İstanbul'a, Bizans'a ve Osmanlı'ya dair unutulmayacak bir roman; İstanbul'un Çağrısı…
Ay ışığı sularıma vuruyor... Beni cennete benzetiyor elçiler. “Altından nehirler geçen cennet. Selam sana Konstantiniyye, ey Peygamber müjdesi. Geleceğiz, bekle bizi.”
Ve yürüyor bir hükümdar…
Tuğlar, davullar, kösler, nakkarelerle... Tuğların rüzgârına tutulmuş kızıl, kara, doru, beyaz donlu atlarla... Kanatlı bir kısrak öncülüğünde aşılıyor surlarım...Gece kadar siyah. Topuklarına kadar uzanan yelesi, gök rengi gözleri…
Ve ben düşümde bu düşü anlatıyorum.
Sultan Mehmed'in rüyası. İmparator Konstantin'in ve Bizans'ın son sığınağı. Peygamber sözüyle müjdelenen, İsa'nın ve Meryem'in himayesinde olduğuna inanılan, uğruna candan geçilen şehir. Erguvan renkli tüllerle bezenmiş davetkâr güzel. İstanbul.
Bir önceki romanı Lâ'l ile TYB'den “Yılın Romanı Ödülü”nü alan Ayşe Kara, İstanbul'un Çağrısı'nda yine çok katmanlı bir kurguyla çıkıyor okurların karşısına. Ve ilk defa denenen bir şeyi yaparak tüm zamanların rüya şehrine bu şehir uğruna olanı biteni kendi ağzından anlattırıyor. Sultan Mehmed'in, XI. Konstantin'in, Elif'in, Anna'nın, Babanakkaş'ın, Ak Şeyh'in, Celep Munzur'un, Longo'nun, Burunsuz Gregoryus'un, Nalbantoğlu İhsan'ın, Talihi Yaver Turan'ın ve Çakır'ın İstanbul'unu…
Bir yanda bin yıllık başkentlerini kaybetme ihtimalini ilk kez bu kadar derinden hisseden Bizanslılar, bir yanda Peygamber müjdesine erişebilmek için her şeyi göze almış Türkler...
Ve Osmanlı ordugâhında peş peşe işlenen cinayetler, yürek söken esrarengiz bir katil…
Bir Bizans oyunu mu bu? Yoksa Sultan Mehmed'in hiç beklemediği yerden gelecek bir hesaplaşma mı?
Çağlar açıp çağlar kapatan topların yıkamadığı, aşılamayan surların bir sırrı mı var? Sır nedir?
Kutsal Sandık, Rum ateşi, karadan yürüyen gemiler, suda seken toplar, şehrin altını avuçlarının içi gibi bilen lağımcılar… Bir şehri korumak ya da fethetmek için ne gerekir?
“Ah! Tarihteki muhasaraların en ihtişamlısı.”
Ayşe Kara'dan karakterleri, kurgusu, tarihi atmosferi, incelikle işlenmiş detayları ve kuşatıcı bakışıyla İstanbul'a, Bizans'a ve Osmanlı'ya dair unutulmayacak bir roman; İstanbul'un Çağrısı…
Axess Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 186,75 | 186,75 |
2 | 95,24 | 190,49 |
3 | 64,74 | 194,22 |
6 | 34,55 | 207,29 |
9 | 24,69 | 222,23 |
12 | 19,92 | 239,04 |
Bonus Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 186,75 | 186,75 |
2 | 97,11 | 194,22 |
3 | 65,99 | 197,96 |
6 | 33,62 | 201,69 |
9 | 22,83 | 205,43 |
12 | - | - |
Paraf Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 186,75 | 186,75 |
2 | 97,11 | 194,22 |
3 | 65,99 | 197,96 |
6 | 33,62 | 201,69 |
9 | 22,83 | 205,43 |
12 | - | - |
Maximum Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 186,75 | 186,75 |
2 | 97,11 | 194,22 |
3 | 65,99 | 197,96 |
6 | 33,62 | 201,69 |
9 | 22,83 | 205,43 |
12 | - | - |
World Kartlar
Taksit Sayısı | Taksit tutarı | Genel Toplam |
---|---|---|
Tek Çekim | 186,75 | 186,75 |
2 | 97,11 | 194,22 |
3 | 65,99 | 197,96 |
6 | 33,62 | 201,69 |
9 | 22,83 | 205,43 |
12 | - | - |
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.