9789759000424
419791
https://www.munzevikitabevi.com/turkiyede-siyasal-kulturu-anlamak
Türkiyede Siyasal Kültürü Anlamak
13.89
Türkiyede son yıllarda tarihsel analizlerin yapıldığı siyasi tarih çalışmalarını sıkça görmekteyiz. Bu çalışma ise bundan daha fazlasını, öz bir metinle ve sosyolojik bir perspektifle yapabilmeyi vaadediyor. Türkiyenin siyasal tarihini siyasal kültür merkezli ele alan çok az çalışmanın olması bu kitabın önemini daha fazla arttırmaktadır. Kitabın temel vurgusu, devlet merkezli siyasal kültürün Türkiyede demokratik bir siyasal kültürün gelişmesi önündeki en büyük engel olduğudur. Kitap; bu siyasal kültürün tarihsel izlerini Selçukludan Osmanlıya ve oradan da Cumhuriyete miras kalan öğelerle ele alarak günümüze dek eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmektedir. Bu düzlemde ilerleyen çalışmaya göre Türkiyede devlet; toplumsal temeli olmayan, gökten inme, kutsal, sorgulanmayan, eleştiril(e)meyen bir aygıt, Hobbesin ifadesinde olduğu üzere Leviathandır (Dev). Bu özellikleri ile Türkiyede siyasal kültürün de en önemli özelliği devlet merkezliliktir. Toplumsal zemini olmayan, bütün yaşam alanlarını belirleyen devlet, diğer bütün alanları çevre leştirir ve bu nedenle de Türkiyede siyasal kültür merkez-çevre ikilemine göre en doğru biçimde anlaşılabilir. Türkiyede siyasal iktidarı ele geçirmek ya da elinde bulundurmak tüm yaşam alanlarını belirleyebilmenin en meşru yolu olagelmiştir. Osmanlıda Osmanoğulları ailesinin kontrol ettiği devlet kurumu devlet ile Osmanoğullarının özdeşleşmesine yol açmış, devlet adeta ailenin mülkü haline gelmiştir. Cumhuriyet ile birlikte egemenliğin kaynağı değişmiş, millet tek meşru egemen kabul edilmiştir. Tek parti döneminde Cumhuriyetin kurucu kadrosu devletle kendisini bir görmüş ve devleti kendi kontrollerinde bir aygıt olarak inşa etmiştir. 1950 sonrası bu iktidarın gerilemesi sonrası siyasete de müdahaleler gecikmemiş, 2000li yıllara dek bu müdahale anlayışı canlı kalmıştır ve hala da tam olarak bitmiş değildir. Bu patrimonyal zihniyetin izleri günümüzde hala yerinde durmakta, siyaset yapıcılar merkezi (devlet) ele geçirerek meşruiyetlerini de inşa etmektedirler. Bu özelikleri ile Türkiyede Cumhuriyetin kuruluşundan beri inşa edilmeye çalışılan batı tipi, modern, demokratik bir devlet ve toplumsal yapı bir ideal olarak kalmaya devam etmektedir.
Türkiyede son yıllarda tarihsel analizlerin yapıldığı siyasi tarih çalışmalarını sıkça görmekteyiz. Bu çalışma ise bundan daha fazlasını, öz bir metinle ve sosyolojik bir perspektifle yapabilmeyi vaadediyor. Türkiyenin siyasal tarihini siyasal kültür merkezli ele alan çok az çalışmanın olması bu kitabın önemini daha fazla arttırmaktadır. Kitabın temel vurgusu, devlet merkezli siyasal kültürün Türkiyede demokratik bir siyasal kültürün gelişmesi önündeki en büyük engel olduğudur. Kitap; bu siyasal kültürün tarihsel izlerini Selçukludan Osmanlıya ve oradan da Cumhuriyete miras kalan öğelerle ele alarak günümüze dek eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmektedir. Bu düzlemde ilerleyen çalışmaya göre Türkiyede devlet; toplumsal temeli olmayan, gökten inme, kutsal, sorgulanmayan, eleştiril(e)meyen bir aygıt, Hobbesin ifadesinde olduğu üzere Leviathandır (Dev). Bu özellikleri ile Türkiyede siyasal kültürün de en önemli özelliği devlet merkezliliktir. Toplumsal zemini olmayan, bütün yaşam alanlarını belirleyen devlet, diğer bütün alanları çevre leştirir ve bu nedenle de Türkiyede siyasal kültür merkez-çevre ikilemine göre en doğru biçimde anlaşılabilir. Türkiyede siyasal iktidarı ele geçirmek ya da elinde bulundurmak tüm yaşam alanlarını belirleyebilmenin en meşru yolu olagelmiştir. Osmanlıda Osmanoğulları ailesinin kontrol ettiği devlet kurumu devlet ile Osmanoğullarının özdeşleşmesine yol açmış, devlet adeta ailenin mülkü haline gelmiştir. Cumhuriyet ile birlikte egemenliğin kaynağı değişmiş, millet tek meşru egemen kabul edilmiştir. Tek parti döneminde Cumhuriyetin kurucu kadrosu devletle kendisini bir görmüş ve devleti kendi kontrollerinde bir aygıt olarak inşa etmiştir. 1950 sonrası bu iktidarın gerilemesi sonrası siyasete de müdahaleler gecikmemiş, 2000li yıllara dek bu müdahale anlayışı canlı kalmıştır ve hala da tam olarak bitmiş değildir. Bu patrimonyal zihniyetin izleri günümüzde hala yerinde durmakta, siyaset yapıcılar merkezi (devlet) ele geçirerek meşruiyetlerini de inşa etmektedirler. Bu özelikleri ile Türkiyede Cumhuriyetin kuruluşundan beri inşa edilmeye çalışılan batı tipi, modern, demokratik bir devlet ve toplumsal yapı bir ideal olarak kalmaya devam etmektedir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.